Ben Babamın Karısıyım


  • Cinayeti işlediğini kabul ediyorsun yani? Diye sordu kadının yanı başında duran genç adam. Soluk bir nefes aldı sandalyede oturan kadın; başını dikleştirdi "evet" dedi yalnızca. Genç polis aradığı yanıtı bulmuş olmaktan dolayı kısa bir ferahlık hissetti. Fakat yanıtın trajedik boyutu polisin içten içe önündeki kadına acımasına ve eş zamanlı olarak nefret duymasına sebep oldu. Polis memuru saçları kırılmış, makyajsız ve düzensiz elbiseleriyle karşısında sersefil oturan kadına baktıkça önü alınmaz bir mide bulantısına kapılıyordu. Bulundukları yer tasviri gereksiz klişe bir sorgu odasıydı. Odadaki öteki polis kadına döndü " en başından anlat her şeyi; fakat en küçük bir yalan dahi istemiyorum" dedi. Kadın sinmiş bir kedi yavrusu gibi polisin yüzene baktı,oturduğu sandalyede arkaya yaslandı; yüzünü avuçlarının arasına aldı; bir damla gözyaşı belirdi gözlerinde,çok değil yalnızca bir damla.
  • Titreyen sesiyle başladı anlatmaya 'be..ben daha küçükken başladı her şey. Yedi sekiz yaşlarındaydım ; evin tek çocuğuydum. Ürkek bir yapım vardı;içimde sürekli normal olmayan korkular beliriyordu, bu korkular bir çocuğun canavarlara ya da öcülere karşı hissettiği türden korkular değildi. Bu korkular adını hiçbir zaman koyamadığım önünü hiç bir zaman alamadığım korkulardı. Bunun yanında elbette çocuksu korkularımda vardı, gece olunca hemen hemen her şeyden korktuğumu söyleyebilirim. Ben o zamana dek kendimi bir bütün olarak tanımlayamıyordum bedene gelmiş korku gibiydim. Yatağımın yayı gıcırdarsa ödüm patlıyor öleceğimi sanıyordum, kendi gölgemi duvarda görmek bile beni fazlasıyla korkutuyordu. Bu yüzden anne ve babam çoğu zaman beni aralarına alarak uyutuyordular; bazı zamanlardaysa ben bunun için ısrar ediyordum onlara. Babam araba tamircisiydi kendine ait bir tamirci dükkanı vardı. İşinden kaynaklansa gerek güçlü kolları ve iri bir yapısı vardı. Babam çevresinde saygı gören namuslu bir insan diye bilinen biriydi. Babamın merhametli biri olduğunu söyleyemem; sert biriydi ama her dakika kavga ve sorun çıkaran babalardan da değildi. Bana karşı neden olduğunu bilmiyorum ama hep soğuk ve ilgisizdi. Onun ilgisini kazanmak için ne yaptıysam da başarıya ulaşamamış ve sonunda çabalamaktan vazgeçmiş ve babamın ilgisizliğini içselleştirmiştim. Bir gece yine korkmuştum; annem ve babamın odasına gidip onlarla uyumak istediğimi söyledim, bu duruma alışık olduklarından dolayı olumlu karşılayıp aralarına aldılar. Anne ve babasıyla uyuma şansına sahip olan bir çocuğun mutlu olması gerekirdi fakat ben o mutluluğa erişemiyor, mutlu hissedemiyordum. O gece annem ve babam günlük meselelerden aile içi konulardan konuşup uyudular. Beni ise uyku tutmuyordu, Gözlerim kapamış uyuyormuş numarası yapıyordum, annem ve babam uyumuş olduğumu sanıyorlardı. Ben o esnada uçan balonların nereye kadar uçabildiğini düşünüyordum. Sahi polis bey uçan balonlar nereye kadar uçabilirler? Kadın soruyu genç olan polis memuruna bakarak sormuştu. Kendini hikayeye kaptırmış olan polis memuru dalgınlığından kurtulup bir iki saniye afalladı, öteki polise baktı, sonra tekrar kadına döndü, 'anlatmaya devam et' dedi.
  • Annem ve babam uyuduktan bir saat kadar sonra bende tam uyumak üzereyken arkamda bir el hissettim o el kalçamın üzerinde geziyordu. O elin sahibi babamdı, ne yaptığı hakkında en küçük bir fikrim bile yoktu. Az sonra elini iç çamaşırımın içine sokup tenime dokunmaya başladı. Hissettiğim tek şey yaptığı şeyin beni gıdıkladığıydı. Bu yönüyle hoşuma gitmişti. Bu olayın üzerinde pek fazla durmadım uyandığımda aklımdan uçup gitmişti bile. Sonraki gecelerde de babam aynı şeyi tekrarlamaya devam etti; önüme dokunduğunda garip bir iç gıdıklanması yaşıyordum, uyuyor numarası yaptığımdan gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Babamın bu küçük oyunları hoşuma gitmeye başlamıştı. Bu yüzden korkmadığım gecelerde bile annem ve babamın arasında uyumaya gidiyordum. Gün içinde benimle hiç ilgilenmeyen hiç oyun oynamayan hatta oyuncak bile almayan babamın geceleri benimle oynaması fark ettirmese bile benimle ilgili olduğunu yansıtması keyif vericiydi. Bu benim için bir fırsattı babam bir şekilde benimle ilgiliydi, bunun nasıl olduğunun önemi yoktu ilgi ilgiydi. İlerleyen dönemlerde babam artık kendini elbise üstünden bana sürtmeye başlamıştı. Başka bir gece babam yatak altından pijamamı ve iç çamaşırımı yarıya kadar sıyırdı daha önce karşılaşmadığım,garip bir şeyin: kaba bir et parçasının tenime sürttüğünü hissettim. Babam artık daha ileri gidiyordu ve sanırım benim uyuyor numarası yaptığımı gayet iyi biliyordu. Bunu bilmek onu daha fazla cürretkar yapıyordu. Annemse bizim küçük oyunlarımızdan habersiz uyuyordu.
  • On iki yaşına geldiğimde vücudum eskiye göre çok daha fazla olgunlaşmıştı. Annem geceleri aralarında uyumama sıcak bakmıyor, artık olgun bir kız olduğumu ve korktuğum takdirde insanların benimle alay edeceklerini bu yüzden artık tek başıma uyumam gerektiğini söyleyip duruyordu. Buna rağmen bazı geceler babamın çabasıyla aralarında uyumam için izin veriliyordu ve bu gecelerde babamla oynadığımız oyunlara devam ediyorduk. Fakat oyunlarımız seyrekleşmişti. Bu seyrelme dönemlerinden birinde bir gün okuldan çıkıp eve gittim. Annem evde değildi. Evde olmadığı zamanlar anahtar paspasın altında dururdu. Kapıyı açıp içeri girdiğimde babamın evde olduğunu gördüm. Normal şartlarda o saatte iş yerinde olması gerekirdi.Babam o gün benimle bir oyun oynamak istediğini fakat bunu kimsenin bilmemesi gerektiğini söyledi.İlk defa o zaman oyunlarımızı dile getirmiş ve bunun için benden onay istemişti. Bu da demek oluyordu ki bu oyun küçük oyunlardan biraz daha büyük bir oyun olacaktı. Babam oyun teklifini sunduğunda çok neşeli görünüyordu ya da kendimi güvende hissetmem için öyleymiş gibi davranıyordu bunun hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki onun bana karşı daha önce hiç bu kadar ilgili ve neşeli olduğunu görmemiştim.. Babam soyundu benden de soyunmamı istedi, soyundum, neyse burayı anlatmak istemiyorum, fakat o zaman bile henüz tam bir birleşme yaşamadık. Babamın benden istediği vücudumdu,o henüz tam çıkmamış memelerimi okşamak bedenime dokumak,öpmek istiyordu. Ben ise sevgi ve ilgi istiyordum. O gün aramızda ikimizinde dile getirmediği bir anlaşmaya varmış gibiydik Ben ona istediğini verecektim o da bana istediğimi. Bu şekilde ikimizde memnun kalacaktık. Kalıyorduk da. Bu durum uzun sure böyle sürdü. Okuldan çıktığımda babamın tamirci dükkanına gidiyordum dükkanın arka kısmında babamın bürosu vardı. Oraya gittiğimde babam küçük çırağını dükkana dikiyor benimle büroda vakit geçiriyordu. Babamın hayatında ne kadar yer edinebildim bilmiyorum ya da onun kafasını ne kadar meşgul ettiğim hakkında bir fikrim yoktu ama o benim tüm dünyamı temsil ediyordu. Babam eski soğuk ve ketum babam değildi bana karşı, beni seviyor benimle ilgileniyordu. Günün tamamını onu düşünerek geçiriyordum. Ona şiirler yazıyor bürosunda o şiirleri ona okuyordum. Dahası artık hiçbir şeyden korkmuyordum. Bürosunda bana büyük bir insanmışım gibi muamele ediyor, beni sevdiğini söylüyor kulağıma eğilip bana güzel ve müstehcen sözler söylüyordu. O yaştaki bir çocuğa babasının onu sevdiğini söylemesi ne müthiş bir şeydir bilemezsiniz. Artık hiçbir şeyden korkmuyordum çünkü beni gerçekten seven ve beni koruyan bir adam vardı,bunu hissediyordum ve o adam çok uzaklarda değildi yanı başımdaydı, babamdı. On beş yaşına bastığımda babamla tam bir birleşme yaşadım, önceleri fiziksel olarak acı duysam da sonraları zevk almaya başladım. Yaşım ilerledikçe babama daha çok bağlanıyor ona aşık oluyordum. Artık babamla ilişkiye girerken soyunup un çuvalı gibi karşısına yatıp beklemiyordum. Bende ilişkiye dahil oluyor onu tatmin etmek için çabalıyor ve bu arada kendim içinde tatmin buluyordum. O küçük büro babamla benim aramda küçük bir sırdı ve benim tekrar var olduğum bir dünya bir cennet bahçesi gibiydi. Fakat eve gelince işler değişiyordu, annemin babamla aynı yatağa girmesine, onunla ilgilenmesine hatta onu öpmesine bile dayanamıyordum. Bu kadın babamın beni sevmesini kıskanıyor ve onu benden almaya çalışıyor gibiydi. Anneme tahammül edemiyordum, sürekli tembel ve işe yaramaz bir kız olduğumu hayatta bir amaç edinmem gerektiğini söyleyip duruyordu. O bilmese de bir amacım vardı benim, elde ettiğim sevgiyi ve ilgiyi korumak,sevdiğim adama tamamen sahip olmak.
  • Bakın memur bey,beni anlamanız mümkün değil, ben babamdan başka bir erkeğe hiç bir zaman ilgi duyamadım ve tek dayanağım oydu hayatta. Onu kaybetmek istemiyordum ne olursa olsun onu kaybetmemeliydim. Ben ona aşıktım ve o da bana beni sevdiğini hissettiriyordu. Ve şuna inaniyorum ki ben onu annemden çok daha fazla hak ediyordum. On dokuz yaşından sonra ilişkimiz devam ediyordu babamla. Fakat yeni bir boyut kazanmıştı,artık yalnızca büroda yatmıyor yemeğe ve eğlenmeye beraber vakit geçirmeye çıkıyorduk. Bu adam bana tanrının armağanı gibiydi, ve bu armağanı hiç çaba sarf etmeden elde etmiştim. Buna kefaret olarak bedenimi ona vermem makuldü. Hatta onun bana yaşattığı müthiş duygular karşısında ona yalnızca bedenimi verebilmem azdı bile. Evde durum daha da içinden çıkılamaz bir hal almaya başladı. Kıskançlık krizlerimden dolayı sudan sebeplerle annemle buyuk tartışmalar yaşamaya başlamıştık. İçimde anneme karşı büyük bir nefret büyüyordu. Bir gün yine babamla yaşadığım bir birlikteliğin sonrasında ondan annemden ayrılması gerektiğini ve başka bir şehire giderek birlikte yaşamamızın bu kaçamaklardan çok daha iyi olacağını söyledim. Her ne kadar benimle yatıyor ve beni seviyor olsa da annemden ayrılmak fikri hoşuna gitmemişti babamın. Beni bencillikle ve anneme ihanet etmekle suçladı. Oysa ben kimseye ihanet etmedim ben yalnızca bir adamı sevdim, bunun babam olmasının bir önemi yoktu benim için,ben yalnızca sevdim. Ve o da beni seviyordu bundan emindim'.
  • Kadın uzun süredir tutmaya çalıştığı gözyaşlarını serbest bıraktı hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. İki polis memuru da kadını yalnızca seyretmekle yetindiler, memurlar kadına veremliymiş gibi bakıyorlardı öylece tiksintili öylece acımaklı. 'Devam et' dedi polislerden biri. Kadın hem ağlamaya hem de anlatmaya devam etti 'o konuşmadan sonra babam benimle bir daha ilgilenmedi, artık bürosuna çağırmıyor eve geldiğinde selam bile vermiyordu. Uzun bir süre yalnızca acı çekmekle yetindim, annem ve babamın oturup yemek yemeleri beraber televizyon izlemeleri, hatta konuşuyor olmaları bile derin acılar çekmeme sebep oluyordu. Babam ben evde yokmuşum gibi davranıyor varlığımın farkında olduğuna dair en küçük bir hareket bile yapmıyordu. Canıma kıymaya karar verdim, bunu yapacak cesareti bulamadım kendimde. Hem ölmek istemiyordum, babamı özlüyordum onunla yaşadıklarımızı özlüyordum. Onun sevgisine ihtiyacım vardı beni gözümün önünde aldatıyordu ve ben bir şey yapamıyordum. Ama bu hep böyle gidecek değildi ya.. Madem kendimi öldürecek cesareti bulamıyordum bende bu duruma gelmeme sebep olan kişiyi öldürürdüm. O gün tamirci dükanına gidip babamı büroya çağırdım. Büroya girdiğimizde ona sarılmak için bir hareket yaptım fakat beni sertçe geri itti ' ne yaptığını sanıyorsun sen' dedi. Başımı önüme eğdim hiçbir şey söyleyemedim. Karşıma oturdu, artık o eski günlerin geride kaldığını,bundan sonra öyle şeyler yaşamayacağımızı, ikimizinde hayatımızı normale döndürmemiz gerektiğini ve benim için uygun bir eş bulup evlendireceğini benimde artık normal insanlar gibi yaşamam gerektiğini söyledi. Başım eğik çıktım bürodan. Eve dönerken son hamlemin de işe yaramamasından dolayı kesin kararımı verdim 'öldürecektim'.
  • Beni anlamanız mümkün değil memur bey. Küçük bir dünyam vardı küçük bir mutluğum vardı ve ona da engel olundu. Henüz küçüktüm,küçük bir büroda küçük oyunlarla küçük bir cennetim olmuştu, büyüdüm ve elimden alındı bu. Kim olsa öldürürdü.
  • Eve geldiğimde annem açtı kapıyı. Aç olup olmadığımı sordu, aç olduğumu söyledim. Yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa gitti. Bende annem ve babamın yatak odasına gidip babamın beylik tabancasını aradım. Dolaptaki bohçaların altında duruyordu tabanca. Ne yapacağımı biliyordum, öldürecek ve kaçacaktım, nereye kaçtığımın önemi yoktu yalnızca kaçacaktım. Kalmam ya da kaçmam bir şeyi değiştirmeyecekti, dünyanın her yeri benim için cehennemdi artık. Tabacayı aldım, içinde dört kurşun duruyordu. Odama girip paltomu giydim, salona çıktım. Silah paltomun cebinde duruyordu. Evin dışarıya açılan kapısının önünde durup ayakkabımı giydim. O sırada annem mutfaktan çıkıp salona geldi 'nereye gidiyorsun' dedi. Elimi paltomun cebine soktum, silahı çıkardım. Üç kurşun, dokuz yankı.. Annem cansız bir şekilde un çuvalı gibi yere serildi. Silahı atıp kaçmaya başladım. Dört gün boyunca amaçsızca ve hedefsizce kaçtım. Sonrasını biliyorsunuz zaten, size yakalandım. Ben pişman değilim, ben küçük cennetimi elimden alanın küçük hayatını elinden aldım. Ben babamın karısıyım, ve biliyor musunuz ilk gece cevabını aradığım sorunun cevabını buldum. Uçan balonlar uçabildikleri yere kadar uçarlar...

Yorumlar

Yorum Gönder