Ben yaşamayı bilmem, tecrübelerim yok benim. Siz seti açılmış bir baraj gibi gürül gürül yaşarken, ben köşemde hep sıramı bekledim. Maalesefki saf biriydim, maalesefki adil olsun diye sıraya kaynak yapmadım; hep kuyruğun en sonundaydım ve bir adım bile atmadım.
Ben yaşamayı bilmem, hele tecrübelerim hiç yok benim. Bir gün sıranın bana geleceği ümidiyle kendimi o ana hazırlamaya çalıştım. Yaşamaya başladığımda nasıl yaşayacağım üzerine ince hesaplar yaptım. Muhabbetler kurguladım zihnimde, söylenecek her söze verecek bir cevap hazırladım. Fakat tecrübem yoktu benim, yazarlardan, şairlerden , filozof ve düşünürlerden ve psikolog ve sosyologlardan derin ve kallavi tüyolar aldım. Hepsi kendi hayatından, kendi tecrübesinden bir şeyler verdi bana.
Ama hepsi bambaşka ama hepsi birbirine zıt ama hepsi karşıt. Hangisine inansam, bilemedim. Edindiğim bilgiler ve ince hesaplarım ve kurgulamalarım ve okuduğum onca hayatlardan sonra, yaşamaya hevesim kalmadı. İnsanın yapısını çözünce ona yaklaşmak, onunla yaşamak bir yana aynı havayı solumak bile istemedim. Bu beni kahretti efendim. Sınava aylarca çalışıp sınavda başarısız olan bir öğrenci gibiydim. Ayağının tutmadığını bilmeyen küçük bir bebeğin yürüme çabaları kadar gereksiz bir çaba ve emeklemek gibi bomboş hazırlıklara girişmiştim. Fakat efendim hiçbir zaman yürüyemedim. Ben bir elektrik mühendisinin kağıt üzerinde çok iyi bildiği bir devreye somut olarak yabancı kalması gibi bir çelişki içerisindeydim. Kim haklı kim haksız bilemedim. Yaşamayı ben mi istemedim yoksa yaşamayı mı beceremedim, bilemedim. Ve işin kötü yanı efendim; bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim..
Yorumlar
Yorum Gönder