Yalnızlığı Montaigne'den Dinlemek


 Yalnız yaşamanın bir tek amacı vardır sanıyorum; o da daha başıboş, daha rahat yaşamak. Fakat her zaman, buna hangi yoldan varacağımızı pek bilmiyoruz. Çok kez insan
dünya işlerini bıraktığını sanır; oysa ki bu işlerin yolunu de­ğiştirmekten başka bir şey yapmamıştır. Bir aileyi idare etmek bir devleti idare etmekten hiç de daha kolay değildir.
Ruh nerde bunalırsa bunalsın, hep aynı ruhtur; ev işlerinin az önemli olmaları, daha az yorucu olmalarını gerektirmez. Bundan başka, saraydan ve pazardan el çekmekle hayatımızın baş kaygılarından kurtulmuş olmuyoruz.


   Dertlerimizi avutan akıl ve hikmettir,
   O engin denizlerin ötesindeki yerler değil
   Horatiııs


 Memleket değiştirmekle kıskançlık, cimrilik, kararsızlık, korku, tutku bizi bırakmaz.
   Ve keder, atımızın terkisine binip gelir    Horatius

 Onlar manastırlarda, medreselerde bile peşimizi bırakmazlar. Bizi onlardan ne çöller kurtarabilir, ne mağaralar, ne de bedenimize ettiğimiz işkenceler:
   Öldürücü yara bağrımızda kalır   Vergilius

 Sokrates’e birisi için, seyahat onu hiç değiştirmedi, demişler. O da: Gayet tabii, çünkü kendisini de beraber götürmüştür, demiş

 
    Niçin başka güneş başka toprak ararsın?
    Yurdundan kaçmakla kendinden kaçar mısın?
    Horatius


 İnsan önce içindeki sıkıntıyı dağıtmazsa yer değiştirmek daha fazla bunaltır onu: Nasıl ki yerine oturmuş yükler daha az engel olur geminin gidişine. Bir hastaya iyilikten çok kötülük edersiniz yerini değiştirmekle. Hastalığı azdırırsınız kımıldatmakla, nasıl ki kazıklar daha derine gidip sağlamla­ şır sarsıp sallamakla. Onun için kalabalıktan kaçmak yetmez, bir yerden başka bir yere gitmekle iş bitmez: İçimizdeki kalabalık hallerimizden kurtulmamız, kendimizi kendimizden koparmamız gerek.

     Kırdım diyorsun zincirlerini;
     Evet, köpek de çeker koparır zincirini,
     Kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak.

      Persius

   Zincirlerimizi götürürüz kendimizle birlikte; tam bir özgürlük değildir kavuştuğumuz; döner döner bakarız bırakıp gittiğimize; onunla dolu kalır düşlerimiz.

    İçi arınmamışsa, neler bekler insanı,
    Kendi kendisiyle ne savaşlar eder boşuna!
   Tutkuları içinde ne kemirici kaygılar,
   Ne korkular içinde kıvranır insan!
   Ne çöküntüler yapar bizde gurur, şehvet
  Öfke, gevşeklik ve tembellik!

   Lucretius

 Kötülüğümüz içimizde bizim; içimizse kurtulamıyor kendi kendisinden.

 
  Ruhun derdi içinde ve kaçamaz kendi kendinden.
  Horatius

 İnsanın, mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama saadetini yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkânın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe
ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı
kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini kaybetmek felaketine uğ­rayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın.
Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendisiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye
korkmamalıyız:


    İssız yerlerde kendin için bir alem ol.
     Tibullus

  Erdem, der Antisthenes, kendi kendisiyle yetinir; ne kurallara başvurur, ne laflara, ne gösterişlere.
 Yapmaya alıştırıldığımız işlerden binde biri bile kendimizle doğrudan doğruya ilgili değil. Bakarsınız bir adam canını dişine takmış, kurşun yağmuru altında, yıkık bir kale duvarına tırmanıyor bütün hıncıyla; bir başkası, karşı tarafta, kan revan içinde, aç bîilâç savunuyor o kaleyi ölesiye: Kendileri için mi gösteriyorlar bu yararlığı? Uğrunda ölecekleri ve hiç görmedikleri insan belki o sırada kılını kıpırdatmadan keyif sürmektedir. Bakarsınız bir başkası, bitkin, perişan, saçı sakalı birbirine karışmış kitaplıktan çıkıyor gece yarısından sonra: Bunca kitabı daha iyi, daha akıllı bir insan olmak için mi karıştırdı sanırsınız? Yok canım sen de! Ya ölecek o kitaplıkta ya öğretecek yarınki kuşaklara Plautus’un dizelerini hangi düzenle kurduğunu ve falan Latince kelimenin nasıl yazılması gerektiğini. Kim seve seve feda etmiyor sağlığını, canını şan şeref için? Oysa kalp bir paradan başka nedir ki şan şeref? Kendi ölümümüzden korkmakla yetinenleyiz; karılarımızın, çocuklarımızın, adamlarımızın ölümünden de korkmak zorundayız. Kendi işlerimizden çekti
ğimiz sıkıntı yetmiyormuş gibi komşularımızın, dostlarımı­zın işleriyle de dertlere sokar, bunaltırız kendimizi.
   Vah, vah! Nasıl olur da insan bir şeyi
   Kendinden daha çok sevmeğe kalkar
?
      Terentinus


-Montaigne-

Yorumlar

Yorum Gönder